14 Aralık 2009 Pazartesi
ille de dayı kucağı
bir telaş bir telaş bu sefer Cumartesi kahvaltısı hazırlığı... (küçük not: pek alışık olmadığımızdan mıdır nedir ertesi gün bir telaşla kalkıp Dursun'a seslendim. "saat dokuz olmuş, naapıyorsun sen" diye... neyseki uykudan uyanmasına rağmen "sakin ol, bugün Pazar " dedi.) Mutfakta dahi Çınar ille de dayısının kucağında olacak. tüm ilgiyi üstünde istiyor beyimiz. sonunda ekmek kızartması işini Oğuz dayısı ele aldı ve Mete dayıyla odada resim yaptılar biz kahvaltı hazırlarken. keyifli ve uzun uzadıya bir kahvaltı yaptık yine. Oğuzhan da burda olunca ne güzel oluyor. Keşke o da İstanbul'da yaşıyor olsaydı.... kısmet.... neyse kış tatilinin tadını çıkarıyoruz olabildiğince...
Pazar günü aynı şekilde büyük bir kahvaltı hazırladık. ancak yeni başlamıştık yemeye ki Mete masadan kalktı. Lavobaya gitti. Ardından geldi, ben gidiyorum dedi toparlanarak. neye uğradığımızı şaşırdık. heralde bi telefon geldi gidecek dedik. Sonra hastaneye gidiyorum dedi. İdrarında kan varmış. Neyse beraber gidelim derken, eli ayağı bıraktı kendini. şıpır şıpır ter döktü, sanki yüzünü yıkamış gibi. ben gidiyorum. hah şimdi de gözlerim gitti derken küt bayıldı. neyse biraz kendine geldikten sonra hastaneye götürdük. ağrı kesiciler yapılıp tahlil ve röntgen sonrası büyük ihtimal taş-kum döküyorsun demişler. ertesi gün yani bugün üroloğu gördü. ve taş döktüğü ortaya çıktı. şimdiden geçmiş olsun. hareketli yaşam ve bol su içmek lazım. bu yazıyı okuyanlar hemen kalkıp büyük bir bardak su içsinler lütfen. sağlığımız için en önemli şey su. Eksikliğini görmeyelim inşallah... görmemek için de elimizden geleni yapalım. Bu konunun önemine ve küçük de olsa yapabileceğimiz geridönüşüme katkı bulunmak olayına burada değinmiştim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Çok geçmiş olsun, aldım hemen bir bardak suyumu :)
Yorum Gönder