Lilypie Third Birthday tickers

20 Ekim 2011 Perşembe

takipçilerimize :))

Merhaba bizi izleyenleri çok merakta bıraktık farkındayım. Artık fotoğraf ekleyemiyorum buraya doldurmuşum bana ayrılan yeri. Fotoğraf eklemeyince de yazılar tatsız tuzsuz kalıyor. Yeni bir blog açmaya da zaman ayıramadım. Yoksa çok yoğunuz. Ancak bu aralar kopmuş durumdayım, sergiden sergiye koşturuyorum.
İsteyenler için sergi tarihlerini ve yerlerini buraya aktarıyorum. Yine fotoğrafsız olacak ama :(

"Birbirinden..." adlı Dörtlü Kişisel sergimizle 11 Ekim-11 Kasım 2011 arası Galataeart Sanat Galerisindeyiz. Aslıhan Kaplan Bayrak, Çağdaş Şahin, Gülistan Karagüzel, Sibel Kırık
http://www.galateaart.com/Goa_Sergi.asp

Benim kişisel sesrgim ise 29 Ekim günü açılıyor. Caddede Cumhuriyet yürüşü yaptıktan sonra akşamına Caddebostan Kültür Merkezi sokağındaki Düş Yolcusu Sanat Durağı'na uğrayabilirsiniz.
"Yansımalar... Şiir... Mekan..." isimli kişisel sergim için çok güzel bir seçki hazırladım. Bence kaçırmayın... :)))
http://www.dusyolcususanatduragi.com/

Ayrıca 12-20 Kasım 2011 Tüyap Kitap fuarıyla eş zamanlı gerçekleşen Sanat Fuarında da standımız olacak Gravürhane olarak... Sekizinci salonda olacağız, standımızı daha sonra bildiririm. Mutlaka bekleriz. Kitap fuarına gelmişken bize uğramadan geçmeyin derim. ;))

Ben sergi koşuşturması içindeyken Çınar da anneanne ve dedesiyle gününü gün ediyor. Annem ne yapıp edip onu yedirmeyi başarıyor. Bu en mutlu haber benim için. Geçen gün Çınar ilk defa "acıktım" dedi. Çınar'ın ağzından hiç duymamıştım, bunu da duydum ya şükürler olsun... ;)))

26 Ağustos 2011 Cuma

yine dayanamadım ;))

Hafta başında Çınar'la havuza gitti
Okulların açılması yaklaştı, büyük avmlerde kırtasiye malzemeleri çeşit çeşit.. fırsatı değerlendirelim, hem görelim gözümüz şenlensin hem de birazcık alırız belki diye çıktık gezmeye.. Aslında evde her tür kırtasiye malzememiz tonla var; sanırım gözüm doymuyor. Kendimi özellikle iki madde ile sınırladım yapıştırıcı ve suluboya. (onları aldık ama...) Kırtasiye malzemelerine yaklaşırken ne görelim.. Bir sürü yeni Tübitak kitabı :))) benim gözlerim çizgi film karakterlerininki gibi büyüyüp küçülüyor. doynk!doynk!
Meraklı Minik dergisinde görüp alalım dediğimiz iki kitabı hemencecik alıyoruz. Denizin Altında ve Güneşli Bir Gün. Bu seriyi Çınar çok seviyor. Hepsini ezbere biliyoruz artık neredeyse..
Denizin Altında

Güneşli Bir Gün

Ve yeni çıkartma kitaplarını görüyoruz. Bakıyorum 10 tane yeni çıkartma kitabı Tübitak'tan. Çınar'dan çok ben heyecanlanıyorum. Çünkü çıkartma kitabı olmasının yanısıra bir başvuru kitabı her biri. Şimdilik hepsini almayayım diyorum kendimi 4 taneye zor ikna ediyorum. Bazılarını bayram hediyesi olarak verebilirim ilgisini çekenlere. Mesela Kuşlar kitabını eşime hediye etmeyi planladım anında.Belki kitaptaki kuşları görmek için Kuş Cennetine gideriz bir gün, hem bolca fotoğraf çekeriz hem de kitaptan gördüklerimizi işaretleriz.. Neden olmasın?
Kuşlar - Çıkartma Kitabı

Çiçekler kitabını da aynı şekilde Çınar'la işaretleriz belki. Belki topladığımız çiçeklerin resmini yaparız, ya da belki kuruturuz... Bir kitap görmek binlerce fikir fışkırtıyor beynimden ;)))
Çiçekler - Çıkartma Kitabı

Deniz Kıyısı - Çıkartma Kitabı  Bahçedeki Yaban Hayatı - Çıkartma Kitabı Bunlar da bayram hediyemiz olabilir ;)

Ve Doğa serisinin aldığım ilk kitabı Deniz Kıyısı. Bu seriyi ilk fırsatta tamamlamalı.
Doğa - Deniz Kıyısı

aaa unutmuşum bir de yine daynamayıp aldığım 50 Bilimsel Deney Kartı. Sanırım bu sefer abarttım. uuppss!!
50 Bilimsel Deney Kartı

17 Ağustos 2011 Çarşamba

ev yapımı oyun hamurundan balık

Geçen sene kurumak üzere olan oyun hamurlarından kalıplarla şekiller çıkarıp günlerce güneşte kurutmuştum. Sonrasında Çınar'la boyamıştık. Bugün onlar geçti elimize. Yenileri yapalım istedi Çınar. Dolayısıyla iş başındaydık yine;)
Haftasonu iki arada bir derede yaptığımız oyun hamuruna azıcık beyaz tutkal karıştırıp yoğurduk. Çınar bir güzel açtı hamuru merdaneyle.. balık kalıbıyla bir sürü balıklar kesti. tekrar tekrar merdaneyle açtı... çok becerikliydi, daha çok malzeme vermeliyim eline.. fırına sürüp pişirdik. şimdilerde soğuyup kuruyup sertleşmesini beklemekteyiz.. Bakalım neler yapacağız onlarla.. Gerçi Çınar onları elinde dolaştırıp yüzdürmeye bile bayılıyor.. Renklerine göre oyuncaklar veriyor onlara.. Bana ve babasına paylaştırıyor.. Ama yine de "hepsi benim, di mi anne?" demeyi ihmal etmiyor.

16 Ağustos 2011 Salı

zaman....


zaman... öyle bir şey ki yapamadıklarımın süresi uzadıkça uzuyor... yazamadıkça yazamıyorum... fotoğrafları aktaramıyorum bilgisayara aktaramadıkça çoğalıyor aktarmadıklarım... yapmadıkça çoğalıyor henüz yapmadıklarım, yapamadıklarım.. ben mızlandıkça, artıyor mız(mız)lanacaklar listesi....

ama biz aslında kanlı canlı tam gaz devam ediyoruz Çınar'la yaşamaya, eğlenmeye, oynamaya, üretmeye... aksi mümkün değil zira... herşeyi ihmal edebiliyorum ama seni asla... yıkanacak bulaşıklar durabiliyor tezgah üstünde sabahtan akşama kadar.. ama biz yapacağımız aktivitenin malzemelerini bir araya getirebildiğimiz anda başlıyoruz oynamaya eğlenmeye...  ya da haftasonu kahvaltısında herkes henüz sofradayken oyun hamuru yapmak üzere tuz, un ve suyu minicik parmaklarla karıştırıp yoğuruyoruz. "yapıştı elime yapıştı anne, sen yoğur artık" ,  "pasta boyasından da katalım anne" , "maviyle sarıyı karıştıralım yeşil yapalım", "ben10 renklerinden olsun, yeşil siyah beyaz", "elimize yapışıyor biraz un verir misin anne?" ardından oyunumuza katılanlardan gelen sesler "abla, biz çocukluğumuzda hiç bu kadar oynamamışız oyun hamuruyla"... uzuyor gidiyor replikler.... ;)

zaman... daha çok zaman istiyorum... ama yine de uyumayı da çok seviyorum.. uyumak için ekstra zaman istiyorum.... resim yapmak için daha çok zaman istiyorum.. ev işleri, zorunlu işler sihirli değnekle bir anda oluversin zamanımı almasın istiyorum... sevdiklerimle gönül rahatlığıyla geçirebileceğim zamanlar istiyorum, "çıplak ayaklarla çimenlere basarken türk kahvesi yudumlamak", onu yapamadım, buna yetişemedim, zamanımı harcıyor muyum telaşı olmasın istiyorum.... sağlıklı uzun ömürler geçireceğimiz mutlu zamanlar istiyorum.....

blog sessizliğimizi bozacak arada yaptıklarımızı yazacak kadar zaman istiyorum...
çok şey mi istiyorum?

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Bakugan savaş!!!!

Çok anlaşamasalar da ne senle ne sensiz durumu geçerli Yusuf ve Çınar arasında.. Oyuncakları paylaşamayıp, aynı oyunun içinde oynayamıyorlar pek fazla... Ama bu bakugan sevdası ikisini coşturuyor.. "Bakugan savaş!!" "Bakugan kalk!" "Bakugan savaş!" "yetenek etkin!" "su fırtınasııı!" "çapraz ateş!" karşıklıklı bağırışmalar eşliğinde savaş...

10 Ağustos 2011 Çarşamba

bin-git

Scooter almaya çıkıp istediğimiz gibi bir tane bulamayınca bin-git alarak döndük eve. Sadece direksiyonu sağa sola çevirme hareketiyle gidiyor. Düz zeminlerde 110kg. asvaltta 80kg. taşıyabiliyor.. Ve insan her yaşta çok eğlenebiliyor..  ;))
Eve dönünce de evin içinde rahatça binebilmen için halıları kaldırdım. Bütün evi dolaşabiliyorsun.. Dışarı çıktığımızda da sitenin içinde bazen beraber biniyoruz, bazen de ben binicem yalnız diyorsun, bazen de burası yokuş sen taşı anne diyorsun...

Ne yazık ki Altınoluk'ta dayının süpriz yapıp gelmesiyle bir heyecan anında bingitinle uçarak dayının motorunun yanına gitmek istedin. Merdivenlerden nasıl olduysa düştün. Çenenin altını dikiş atılabilecek ölçüde patlattın. Bize hiç dokundurtmadın, sadece temizleyebildik. Çok korktuk. Yaranın iyileşmemesi üzerine etrafına biraz mersol sürdük. Sonra da mersol sürdüğümüz yerler yara oldu, kabardı, kızardı, kabuk bağladı.. Daha sonrasında yüzünde sivilceler çıktı. Anladık ki mersolün içinde bulunan merkürokroma alerjin varmış.( Geçen sene de düştüğünde dizlerine mersol sürmüştük, dizlerinde de aynı kızarıklık kabarıklık oluşmuştu. O zaman anlayamamıştık, haftalarca sürmüştü.)
Döndükten sonra hemen bir cildiyeciye gittik. Tedavimizi yaptık. Elinde oluşan kabarıklıkları da gösterdik. Babanın şüphelendiği gibi egzaman varmış. Kendisinden böyle bir genetik hastalığı sana devrettiği için çok üzüldü. Ama kısmet.. Allah beter hastalıklardan hepimizi korusun...

Mert ve Defne'ye süpriz yaptık :)

Mine ve Kuzey'e takılıp ani bir kararla Mert ve Defne'yi ziyarete gittik. Hepsi çok büyümüşler... Çok tatlılardı bütün minikler. Birsürü oyuncak vardı ve Çınar oynamaya doymadı. Dönmek de istemedi. Hem çocuklar hem de biz güzel bir gün geçirdik. Tekrarını isteriz. bize de gelin Ebru'cum ve Mine'cim... :))

8 Ağustos 2011 Pazartesi

şeffaf sabunlardan heykel :))

Uzunca bir süre önce görmüştüm bir blogta şeffaf sabunları istediğin geometrik şekillerde kesip kürdanlarla birleştirerek heykelvari üç boyutlu şaheserler orataya çıkarmayı... ;))

O günden beri Çınar'la şeffaf sabun arayışındayız.. Ama bu dönem Altınoluk'ta geçtiğinden market filan gezemedik. İstanbul'a dönüp ilk market alışverişimize çıktığımızda Çınar hatırlattı. Bu sefer bulana kadar market market gezdik. ;)  Eve döndüğümüzde de bir an önce yapma isteği.. yemeği yedikten sonra hemen çıkardık küçük hazinemizi :))
Önce sabunlarla kendi oyununu kurdu Çınar. Yollar yaptı, sonra bazılarını araba yaptı, yarıştırdı. Sonra çeşitli kombinasyonlarda kuleler yaptı.Ben de onun kendi oyununu kurmasının keyfini sürdüm...


Sıra sabunları kesmeye geldiğinde Çınar kıyamadı önce.. İki farklı sabunu küçük parçalara kestik, kürdanlar batırdık. Çiçek demetleri yaptık, arabalar yaptık, kuleler yaptık, dondurma külahları yaptık, pasta yaptık.. yaptıklarımıza güldük.. yine çok eğlendik... minik kasları, büyük kasları çalıştırdık. el göz koordinasyonumuzu geliştirdik. görsel yönümüzü geliştirdik.. hayal gücümüzü çalıştırdık.. çok çalıştık çok... ;)))

çok güzel fotoğraf kareleri yakaladım.. hepsini buraya koymak istedim sığdıramadım. ;))


not. şeffaf sabun diğer sabunlara göre biraz daha yumuşak olduğundan kesmeye ve kürdan batırmaya olanak sağlıyor.

5 Ağustos 2011 Cuma

tatilin sonu...

Çınar saatlerce suyla kumla oynama keyfindeyken ben de kitap okuma keyfi yapayım dedim. Yanımda başka yetişkin yokken ve gözüm kulağım aklım ondayken pek mümkün olmuyor. ;)) Geçen sene yüz sayfasını okuduğum kitaba baştan tekrar başladım bu sefer o kadar da ilerleyemedim.
Dışarda oynarken ne çok şey öğreniyor aslında çocuklar. Keşke eve tıkınıp kalmak zorunda olmasak, o zaman aktivite yapacağız diye kasmak durumunda da kalmazdık.
Durum şu: Sahil taşlı olduğundan denizin içinden akrobatik hareketler ve komik görüntüler oluşturmak pahasına kovalarla (4-5kova) kum çıkarılır.
Çınar kum dolu kovaları ters çevirir, arkasına vurur, kaleler yapar.
Denize girerek su şişesine büyük bir neşeyle ve yapabiliyorum edasıyla su doldurur. Baloncuklar bitene kadar şişeyi suyun içinde tutar, çünkü öğrenmiştir ki su dolarken hava dışarı çıkar.
Ardından kova suyla doldurulur. İçine taşlar, kozalaklar, kuru dallar, yapraklar atılır. Hangisi batıyor, hangisi yüzüyor incelenir. Neden taş batar da kozalak batmaz, sorulur, öğrenilir..
Kovanın içi kum doluyken üzerine şişeyle su boşaltılır. El içine daldırılır, avuçla sulu kum çıkarılır ve kalenin üzerine dikit yapılır. Dikit nedir, sarkıt nedir bu aşamada öğrenilir.
Güzelim heykeller çıkar ortaya.. (Annenin yanında makine yoktur, fotoğraf çekemez.)

28 Temmuz 2011 Perşembe

havuz sefalarımız...

üç katlı kocaman bir havuz aldık, cümbür cemaat oynayalım diye.... Öğlen güneşinde dışarı çıkmadığımızdan genelde terasta havuz başında(!) geçirdik. ;))
Bir gün havuzu köpüklerle doldurduk, diğer gün gül yapraklarıyla, oyuncaklarımız ve toplarımız eksik kalmadı. Kum kalıplarımızı suyla doldurup buzlukta dondurduk hergün, suda buzları kalıplardan çıkarıp hangisinin daha çabuk eridiğini gördük. Hergün yeni deneyimler yaşadık havuz keyfimizde bile... çok eğlendik.. o kadar ki çoğu zaman fotoğraf çekmek aklımıza bile gelmedi.. saatlerin nasıl geçtiğini anlamadık.
Bir gün de balonun içine su doldurup birbirmize fırlattık. her seferinde acaba patlayacak mı heyecanı içinde kahkalarla güldük... o inanılmaz gülüşün yok mu... herşeyi unutturur insana.... bir tek balonla saatlerce gülebilmeyi sayende tattım... canım oğlum......

23 Temmuz 2011 Cumartesi

iyi ki doğdun Şahin Dayıcığım...

İyi ki doğdun dayıcığım..
yoksa Çınar ve Rüya'nın kankisi kim olacaktı...
ikisi de evlerine gitmek istemeyince kimin evinde misafir olacaklardı...
nerde gizlice dondurma yiyeceklerdi...
Çınar kimi taklit edip eller arkada volta atacaktı?
Çınar'ın tanıdığı en uzun insan olan Öner abisi kim olacaktı?
nice uzun sağlıklı yıllara.....

18 Temmuz 2011 Pazartesi

hortumla su savaşı ;))

Anneanne hortumla sevdiklerini ıslatmaya bayılır. Çınar da ıslanmaya bayılır zaten.. Çiçek sulamayla başlayıp su savaşına dönüşür hortumla maceralar.. Çınar'da hortumun ucunu sıkıp suyu ilerilere fışkırtmayı öğrenir en kısa zamanda. Vay haline anneannenin, o da sırılsıklam olmaktan kurtulamaz.. :))

17 Temmuz 2011 Pazar

deniz, kum, güneş ve dahası....

Temmuz ortasında babamızın da süpriz bi şekilde bize katılmasıyla Altınoluk tatilimiz epey geç başlayabildi bu sene..
Deniz kum, güneş, aile, yeşil, sevgi bolca sevgi dolu bir tatil geçirdik...
 denize doyamadık...
 çok mutluyduk....
 Rüya abamız kankimiz.. o nereye Çınar oraya... ya da tam tersi...

çoğu zaman sadece simitle (tamamı da değil hani) ve sütle gün geçirdiğimiz oldu... ama bolca mısır yedik... ama artık yememeyi dert etmemeyi öğrendik... doktorumuz bu kadar akıllı, bilinçli bir çocuk nasıl yemez diye inanamadı bana... kan seviyemizi sınıra çıkarabildiğimiz için sadece vitamin takviyesiyle ikna olduk... boyumuz da normalmiş, anne baba uzun olmayınca çocuk ne kadar uzun olabilir ki... yine de bizden uzun olsun istiyor gönül... inşallah......

16 Temmuz 2011 Cumartesi

mutluluğu gözlerinden okunmakla kalmayıp taşan çifte ömür boyu mutluluklar


mutluluğu gözlerinden okunmakla kalmayıp taşan çifte ömür boyu mutluluklar :)))

Sevgi dolu mutluluk dolu gözleriniz hiç solmasın sevgili Tolga ve Pakize.... Bunca mutluluktan mutluluk dolu çok güzel kareler ve çok güzel bir akşam kazındı hafızamıza... Eklenecek çok fotroğraf var ancak birini alsam öbürü alınır ;)))
Benim güzel ailem iyi ki varsınız.... mutluluğumuz artsın eksilmesin.....

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Karadeniz gezimiz...

Yıllardır özlemle beklenen Karadeniz turunu çok güzel bir ekiple hava açısından çok şanslı bir zaman diliminde rüya gibi geçirdik... Çınar çok çok uyumluydu. Onca otobüs, minibüs yolculuğuna rağmen büyükler bile sızlanır olmuşken hiç mızmızlanmadı, ağlamadı. Otobüsteki herkes maşallah dedi. Rüya ablasının katkıları çok büyük tabi ki bu durumda. Kikir kikir güldüler oynadılar. Uçakla Trabzon'a , oradan otobüsle Artvin'e kadar gidip tekrar Samsun'a kadar gelerek tüm doğu karadeniz şeridini gezdik. Samsun'dan tekrar uçakla İstanbul. Her gece ayrı bir otelde kalmak, akşam otele girip, sabahın köründe bavulları toplayıp otelden çıkmak çok yorucu ama bir o kadar da keyifli bir gezi oldu. Başka türlüsü de olamazdı sanırım. Bir haftada tüm turistik yerleri gezdik. Çınar sadece yemek konusunda mızmızdı ama artık o onun doğal hali. Ben de hiç bir şey yemesi için ısrar etmedim. Sütle gün geçirdiği oldu çokça... Bazen tek bir simitin dış kenarları bir günü geçiştirmesine yetti. maalesef.. ama bu konuya girip tadını kaçırmayacağım bu güzel gezi yazısının...

Bir haftada çeşitli makinalarla 1000 taneden fazla fotoğraf çektiğimizden henüz tam olarak hepsine bakamadık bile.. Buraya şu anda seçtiğim birkaç fotoğrafı koyuyorum sadece. Zaten o güzellikleri fotoğraflar yansıtamıyor maalesef... Şiddetle tavsiye ederim.. gidiniz görünüz yurdumuzun nadide köşelerini... Daha gezilecek görülecek çok yer var.. umarım vakit ve de nakti aynı anda buluruz....


Uzungöl'e tepeden bakış.

Uzungöl'in üzerindeki 2500m.deki Karester yaylası favorim. Süperdi.. böylesini hayal edemezdim doğrusu...


Ovit dağında 3300 metredeki buzul gölü kenarında...



Çoruh nehri kenarında İspir fasulyesi yemek üzere mola vermişken...


Yolda Çınar'ın uykudan bayılmış hali...


Ayder yaylasında gelintülü şelaleleri..


Kemerli köprü üstünde...


Boztepe'den Ordu'ya bakış..


Dönüş yollarında....



Samsun'da on kişilik aile grubumuzla anı fotoğrafı.




Samsun'da Barış'la buluşup hasret giderdik. Çok güzel bir şehirde yaşadığını görüp onun adına mutlu olduk. (Fotoğraf geniş açılı objektifle yakından çekildiğinden kenarlardakiler olduğundan çok geniş çıkıyor. bilgilerinize...)

2 Temmuz 2011 Cumartesi

iyi ki doğdun Çınar!!!!

Hastalık, üzerine gezi hazırlığı ve onca yorgunluğa rağmen Çınar'ın hafta boyunca doğumgünü için arabalı pasta istemesi üzerine iki arada bir derede bir pasta yapıp üzerine de şeker hamurlarından yaptığımız şimşek, kral ve luigi arabalarını da 3 rakamından yolumuzun etrafına dizdik.
(Gerçi Egemen'in şimşek arabasını görünce büyük şimşek mcquinli pasta da istedi ama onu deneyecek kadar enerjim ve de vaktim yoktu. Zaten pasta ve doğumgünü isteğimiz de Egemen'in doğumgününe gidemediğimizden doruğa ulaştı.)
Velhasıl hali hazırda ertesi gün yola çıkmak üzere toplanan çekirdek ailemizle küçük bir ön kutlama yapalım Çınar'ın da gönlünü edelim istedik. Yoksa bu sene doğumgününü çok daha geniş bir kutlama ile yapmak isteğindeyiz. Yaz sonuna kadar isteğimiz geçmez ise doğumgünü partimizi yapacağız. Duyurulur...







Dayılarının aldığı hediyeyi açarken kim daha heyecanlı????

28 Haziran 2011 Salı

.............................


Bütün haftasonu hastaydım. Yataktan çıkamadım.... Halen hastalık halim devam ediyor.. sesim şu an boru gibi.. konuşan ben değilim... Sanırım bu ara uzun bir aranın başlangıcı olacak....
Oğluşumun doğumgününde yollarda olacağız bu sene de.... Yaz çocuklarının kaderi arkadaşları da tatilde... bir doğumgünü partisi yapmak istiyorum ama belki yaz sonuna ancak.... şimdi gitme zamanı... biz buralarda olmadığımızda da çok eğleneceğiz, umarım çok büyüyeceğiz, ve mutlu döneceğiz.......

not: fotoğrafsız yazılar sıkıcı oluyor.. dolayısıyla balkondaki saksımızdan günümüzü aydınlatan bir kare sunmak istedim.... Minicik meşe palamutu yapraklarını görüyor musunuz? İşte o burda o gün topladığımız meşe palamutlarından filiz verdi.. Şimdi büyümesini izleyeceğiz ve zamanı gelince onu ana toprağa kavuşturacağız.... her meşe palamutu bir ağaç demekmiş.... bunu gözümüzle gördük....

23 Haziran 2011 Perşembe

Parkta çekim yaptık;)

Babanın yeni makinasını alıp dışarı çıkmak üzere hazırlanırken:
Çınar: "Anne babamdan izin aldın mı?"
A: Evet aldım, tabii.
Ç: "Peki babam izin verdi mi?"
A: Verdi canım.
şeklinde gelişen bir diyalog.. daha neler anlatıyor soruyor da benim şu sıralar hafızam balık hafızası olduğundan hatırlayamıyorum. ;)
İzin istemek yetmiyor, iznin verilmiş olması da gerekiyor ayrımında küçük bey. Her ne kadar işine gelmediğinde uygulamasa da..

20 Haziran 2011 Pazartesi

Baskı çalışmaları

Sabah kahvaltısını uzatıp, balkonda baskı çalışmaları yaptık.. "Anne ben de senin gibi baskı yapıyorum, dii mi?" Benim aylar önce atölyede gravür baskı yaptığımı ima ederek. Bu hafıza beni şaşırtıyor doğrusu.. Umarım her zaman bu kadar iyi olur hafızan, benim gibi özellikle isim hafızası sıfır bir annenin oğlu olduğun bellli olmasın aman!

Baskı çalışmaları bittikten sonra Çınar'ın faaliyet kitabından seçtiği kuşları yaptık. İki boyutlu kuş kafesini beğenmediğinden üç boyutlu ama içini görebilmesi için üstü açık bir kuş kafesi de yaptık.. Çok sevimli oldu kuşlarımız..


Yapmak isteyenlere ipuçları: Kuş şekillerini kartondan kestik. Bir parça süngeri önce boyaya batırıp sonra kuşlara tampon şeklinde bastırarak boyadık. Kanatları ayrı ayrı kesip boayadık, ve çeşitli kombinasyonlarda yapıştırdık. Gagalar da turuncu renkli kağıttan kesip yapıştırdık.

19 Haziran 2011 Pazar

Babalar günü kutlu olsun!!!


Baba ve Oğlu t-shirtlerini giydiler.. Mavi araba Çınar, kırmızı araba babası. Ama mavi araba daha hızlı gidiyormuş!

Tüm babaların babalar günü kutlu olsun!!

18 Haziran 2011 Cumartesi

Karadeniz Ereğli'de haftasonu

Erkenden yola çıkarız deyip çıkamadık yine.. Öğleden sonra ancak varabildik dayımlara.. Düğün evi hasretlikler kavuştu, neşe havada uçuştu, yemekler bayram sofrası misali, çaylar gelip gidiyor, keyfimiz âlâ, alabildiğine mutluluk dolduk... (nazarlardan korusun Allah. kem gözle bakanlar çekin gözlerinizi üzerimizden!)
Akşam üstü karadeniz sahil kıyısına ayak basmak üzere dışarı attık kendimizi.. ne de iyi ettik...
Mete dayısıyla kuyu kazdılar, su seviyesine inmeye çalıştılar ama nafile.. ;)
Oğuz dayısı kuma gömdü Çınar'ı. Baştan aşağı kum olduher yanı..

Ben de güzel fotoğraflarım olsun istiyorum... Fotoğraf çekmenin en büyük derdi de bu heralde, çekenin güzel fotoğrafı olmuyor...

Makineye poz vermeyen Çınar. İnadına gözlerini kapatıyor..

Nadir aile fotoğraflarımızdan.. En iyisi bir fotoğrafçıda çekime gidelim biz... ;)

 Denize de girdik.. Ertesi gün düğün günü demedik, nasılsa düğün akşam diye günümüzü Alaplı'da bir plajda değerlendirdik.
 Benim yakışıklı oğlum. Hiç poz vermediği için yakalayabildiğimiz en iyi fotoğraf bu oldu maalesef..
Gelinin evden alınmasını beklerken....

Herşey çok güzeldi. Çok beğendiğim ince detaylar yapmışlar, küçük hoşluklar... Ellerine yüreklerine sağlık... Onur ve Berrin'e mutluluklar diliyoruz... Umarım çok mutlu ve huzurlu olurlar...