31 Ocak 2010 Pazar
pazar günü ziyaretleri
pek yapmadığımız birşey bir günde iki kuş avlamak ;) Oradan da babaanneye gittik. onlarla da epeydir görüşemiyorduk, hastalıklar ve kar yüzünden.. Yusuf her zamanki gibi bir ateş parçası. Çınar'la yaptığımız deniz aktivitesinin bir versiyonunu da onunla yaptık. Defterinden bir sayfayı maviye boyayarak deniz yaptı yusuf. Sonra gazeteden balıklar kestik ve yapıştırdık. Denizimiz bitince oynamak yerine tekrar yapalım diye tutturdu Yusuf. Yusuf böyle işte.. tekrarcı... ;))
30 Ocak 2010 Cumartesi
Mete dayının oyuncakları
Dayısı uzaktan kumandalı arabalarını Çınar'ın eline verdi. Çınar sağa sola kumanda ediyor ve daha çok geri geri gidiyor. ileri itmek biraz zor. bunlar senin zaten diyor dayısı... dayısı gibi tutkunu mu olacak arabaların nedir? o günden beri "vııınnnn", "eeeennnnn" ses çıkaran herşey şarjlı süpürge, şarjlı tornavida, matkap araba sevdasını körüklüyor oğluşun.. ;)
Günışığı ödülü
Hiç farkında olmadan günüme ışık tutan tüm blog yazarlarına teşekkür ediyorum.
26 Ocak 2010 Salı
baykuş tamam :)
Geçen sefer yaptığımız baykuşu pek gözüm tutmamıştı. Yeniledik baykuşumuzu.. son şekli görüldüğü üzere daha iyi...
Bir de tavşan yaptık. Epeydir, tuvalet kağıdı ve havlu kağıt rulolarını biriktiriyorum. Çok fazla şey yapılabilir diye.. Daha önce marakas yapmıştık. Fotoğraflamaya ömrünün yetmediği bir yelkenli yapmıştık. Çınar banyoda oynarken yumurta kolisi ve kağıt havlu rulosundan olan yelkenli sulara yenik düştü. :)
Şimdi de pembe tavşanımız oldu.
Ruloyu pembe kağıt ile kapladık. kurabiye kalıplarının yuvarlağını kullanarak beyaz daire çizdik. Çınar da kalıpla bir sürü daire çizmeye çalıştık. içinden de kulaklarının kalıbını çıkardık. içiyle dışıyla şablonumuz oldu yani. Beyaz daire yüzü oldu. minicik bir pembe kalp ise burun. Gözlerine siyah boncuklar aradık. Arama faslında boncuk kutumuzu çıardık ve Çınar boncuklara daldı. Artık başkaca birşey önemli değil Çınar için. Anne tavşan yapıyormuş yapsın.. Çınar boncuklarla oynuyor.. Döküyor dolduruyor, inceliyor, çeşit çeşit boncuk var annesinin takı yaptığı zamanlardan kalma... Bıyıklar ise çok yaratıcı: Siyah pipetten küçük bir parça kesip, boyuna şeritler kestim. Çift taraflı bantla yapıştırdık. ağız ise keçeli kalemle. Beyaz kartondan kulaklar, içleri de yine pembe kağıttan. aaaa tamam kolu bacağı yok ama pamuktan bir kuyruğu var tavşanımızın. Uyumadan önce oynayıp şarkı söylerken Çınar kopardı ama yarın yine takıcaz. ;)
Evet baştan alıp malzemeleri listeleyelim:
tuvalet kağıdı rulosu
pembe kağıt
beyaz kağıt
beyaz karton
siyah düğme ya da yassı boncuk
siyah pipet
bir parça pamuk ya da pon pon
bant, makas, yapıştırıc ve anne eli.
kolay gelsin. parmak kuklası misali oyun kurdurulur belki yanına gelecek diğer hayvanlarla diye rulonun altını üstünü kapamadım. keyifli oyunlar.
Oğuzhan dayıyı yolculadık..
İyi ki kaçırmışsın uçağı mı demeliyim? seni tekrar görmek kısmet oldu bize de :)) ne de olsa uzun bir ayrılık... altı ay çabuk geçer mi dersiniz? Göz açıp kapayıncaya kadar gidip gelirsin inşallah... dönünce gecikmiş doğumgünlerinizi kutlayacağız beraber ona göre...
25 Ocak 2010 Pazartesi
kartopu olmayan kar
bir haftadır sürekli Tübitak'ın Karlı Bir Gün kitabını okuyoruz. Oradaki çocukalrla birlikte kartopu yapıyoruz, kardanadam yapıyoruz. göldeki donmamış balıklara şarkı söylüyoruz. e böyle olunca da karı görünce kartopu yapıp birbirmize atmak istiyoruz.ancak bu nasıl kar bilemedim. kar topu yapamadım. kartopu yapamayınca, yuvarlamak ne mümkün bir araya getirip kardan adam yapmak da imkansız. Dışarı çıktık günlerden sonra ilk defa. kısa bir yürüyüşle eczaneye gittik. Çınar için burun pomadı alacaktık yokmuş. Bana grip ilacı alıp geri döndük. Zira ikimiz de horhor çeşme durumundayız. :) Yanımzıa fotğraf makinesi almadığımızdan ve dışarısı çok soğuk olduğundan doğruca eve gittik. Güneş de açmadı ki karda oynayalım. Balkona biriken karla oynadık biz de biraz. tarçınlı zencefilli ballı süt içtik. Ben bitirdim ama Çınar iki hüple bıraktı. :( sonra da taze sıkılmış greyfurt, havuç, mandalina suyu içtik, zencefilli ballı kekimizin yanında. keyif yaptık ana-oğul bolca. :))
23 Ocak 2010 Cumartesi
uzun zamandır bekleyen...
uzun zamandır açılmayı bekleyen İspanya şarabımı nihayet laktasyonumun da bitmesi ile açmak kısmet oldu. aslında yıllanmayan bir şarabı yıllandırmış olduk ama tadı hala çok güzeldi. :) Güzel bir Cumartesi akşamı Çınar'ın uyumamasıyla bizim onu uyutmaya çalışırken uyumamızla son buldu.. Kar da lapa lapa yağarken.....
senin şerefine Yekta Çınar Bayrak!!!!
22 Ocak 2010 Cuma
iyi ki doğdun babaaaaa!!!
"iyi ki doğdun" demeyi çalıştık sabahtan ama akşam pek söyletemedik Çınar'a. Evet biriciğimizin doğumgünü. nice yıllara nice yaşlara hep beraber inşallah... bugün herşey bana muhalifti. hava buz gibi, şakır şakır yağmur. ancak evin altındaki markete inebildik ve pasta için gerekli malzemeleri bulamadık. önce çikolatalı cheesecake yapalım dedim, bisürü malzeme eksik; sonra tramisü yapalım dedim, her zaman bulunan labne peynir bile yok. içimden de kek yapıp krema sürmek gelmedi. çok basit yaaa... Çınar'la başbaşa pasta yapmak çok kolay ya... Ben de Sacher pasta yaptım. Tabi her zamankinden çok uzun sürdü yapmak. Çünkü benim mutfakta olmama dayanamayan Çınar, tezgahla arama giriyor beni ayırmak için. ;) neyse akşam mumları üfleyecek bir pastamız oldu ya. hem de tadı çok güzel oldu ya.. ee o kadar çikolatayı elimize alıp yesek o da güzel olurdu gerçi yaa...
:)))
Akşam teyzemler geldiler, ertesi sabah Almanya yolcuları.. güle güle gidin gelin inşallah...
Rüya abası bisürü kitap okudu Çınar'a. nerdeyse bütün kitaplarını. yine çok eğlendi ikisi de...
21 Ocak 2010 Perşembe
baykuş olma yolunda ;)
biryerlerde görmüştüm cd'lerle göz yapılarak baykuş yaptıklarını.. tekrar bulamadım..içinde baykuş resmi olan kitaplarımızı aldık elimize, ordan baktık. kirpi ile kestane kitanındaki baykuşa, sonra 1001 hayvanı bulun kitabındaki baykuşlara, daha sonra bide internette baykuş fotoğraflarını aratıp baktık. hatırladıklarımla gördüklerimi birleştirince böyle birşey çıktı ortaya.. olmadı aslında. fazla sevimli oldu bir baaykuşa göre.. neyse sonradan buldum o gördüğümü. yenileyeceğiz bu baykuşu.
hem de bir fikir geldi aklıma: kirpi ile kestane kitabındaki hayvanları yapabildiğimiz kadarıyla yapıp hikayeyi bir de öyle okumak. bunu bir sonraki oyun grubu sıramıza kadar yetiştirmeli hem de. :) kirpiyi yapmaya başladık. bitince onu da anlatırız.
20 Ocak 2010 Çarşamba
denizde dalga ve balıklar
Aslında mavi kağıdı buruşturarak elde edilecek deniz fonunu ben kendinden buruşuk olan çiçek buketi sarılan kağıdı boyayarak elde ettim. Çınar'la beyaz olan kağıdımızı mavi akriliği sulandırarak boyadık. sonra kaloriferde kuruttuk. sonra da yine de buruşturduk. beyaz tutkalla oluklu mukavvaya yapıştırdık.
üzerine ise bir kısmını Çınar uyurken kretuar bıçağıyla gazeteden kestiğim, bir kısmını da Çınar'la kestiğimiz balıkları yapıştırdık. Çınar balıkların birazını çıkarmaya çalıştıysa da önce, sonrasında böyle bir girişimde bulunmadı tekrar. Burda önemli nokta gazetenin yazılı yerlerine çizilerek kesilen balıklar. Gazetenin spor sayfasındaki renkli sondaki yazılar çok işime yaradı. Küçük balık sürüsü için ise uzun bir şerit kesip katlayıp, tek seferde keserek bir sürü balık elde ettik. ahtapotu ve köpek balığını da unutmadık. En son köpek balığına ve oltaya ağzını açmış balığa dişler yaptık. Siyah keçeli kalem ile de gözleri ve solungaçları yaptık.
Öncesinden tahmin edilemeyecek kadar güzel oldu denizimiz. Çınar da "aaaaa" hayret ve sevinç nidalarıyla annesini mutlu etti. Bazen sadece beni mutlu etmek için benim veerdiğim tepkileri veriyor diye düşünüyorum. ;)
Mukavvaya yaptığımız için taşıyıp herkese göstermeye de çok uygun oldu. İşten gelen dayısına gösterdi. Daha sonra da babasına.. odasında gördükçe "ba" deyip ağzını açıp kapatıyor. :))
bebeğim benim..
19 Ocak 2010 Salı
minik eller iş başında :)
18 Ocak 2010 Pazartesi
ham
"ham" Çınarca hamur demek oluyor. hamurla oynamaya bayılıyoruz. merdaneyle açıp kurabiye kalıplarıyla kurabiye yapıyoruz. "balp" (kalp) ve "çiçik"(çiçek) yapıyoruz. hamurdan şekilleri ayırmak da büyük zevk. Dede ve "annanne"(yine Çınarca) ile ham oynuyor Çınar. Masasının önündeki aynalara yapıştırdık bu sefer. nasılsa silinmesi gerek aynaların biraz daha kirletmekte sakınca yok. ;) aynalara hamur yapıştırırken sandalyede ayağa kalkınca, bir süre sonra masaya çıkmaya yeltendi Çınar. "sen Eren misin de masaya çıkıyorsun?" dedim. Eren geldiğinde direk masaya çıkıyordu sandalyeden. masadan indirip sandalyeye oturtuyorum, tekrar tekrar. zararlı şeyler öğrenme oğluşum...
17 Ocak 2010 Pazar
kutlama var!!!
Akşamları uykuya dalması uzun sürüyor.. gün içerisinde iyi beslenebilmişse (kendi çapında tabii) gece uyanmayabiliyor. uyanırsa uykulu olduğundan aranıyor.. uyanıkken-yani bilinçli iken hiç sormuyor. Benim oğlum büyüyor...
14 Ocak 2010 günü, 18 ay 10 gün emdikten sonra sütü kestik.. Oğlum benden dayanıklı çıktı. Ben ise bu ayrılıktan çok daha fazla etkilendim. Bir kaç gün boyunca hüngür faşırt, her aklıma geldiğinde onun bana sormadan bakışı (hala bile) gözyaşlarımı tutamaz oldum.
tabi bendeki sütün hemen kesilmemesinin fiziksel etkileri de oldu. ama yavaş yavaş atlatacağız... Bir de süt içmeye başlarsa çınar bizden alâsı olmaz hani...
14 Ocak 2010 Perşembe
okulumu özlemişim :)
Perşembe günü arkadaşlarımın devre sınavı vardı. Sabah erkenden okulda olmam ve akşama kadar da okulda kalmam gerekiyordu. Çünkü Gülistan'ın sınavı sabahtan, Sibel'in ki ise akşam. Dolayısıyla birgün önceden cümbür cemaat teyzeme geçtik. Çınar'ın keyfi abasıyla yerindeydi. Boyalarıyla kalemleriyle oynadı. Takı kutularını bulup açtı. Bütün kolyelerini boynuna taktı. Abası da onun yanında derslerini yaptı hem de sadece ertesi güne yapılması gerekenleri. ;) Ertesi gün okula gitmesin de Çınar'la oynasın diye gelen ısrarlara "ama ingilizce dersim var" diyerek cevap verdi. Teyzem ve annemlerin işi zor. Bütün gün sürecek zorlu bir sınav bekliyor onları...
Sabah Çınar'ı uyurken bıraktım ve evden çıktım. ilk defa!!!!
Sınavlar süper geçti. Heyecandan mahvoldular ama geçti bitti. işte.. okul bitti sayılır artık. diploma nispeten daha kolay bir aşama.. Akşam abası gelince Çınar'ın durumu da iyi olduğundan ben de arkadaşlarla Taksim'e çıktım. Yemeğe kalmadan döndüm gerçi. Ve bir ilk daha... uyandığında yanında yoktum ve 11 saat bensizdi.(bunun bir saati sabah uykusunda geçmiş olsa da) Bunun doğrultusunda gelişen olaylar bir sonraki postta...