Lilypie Third Birthday tickers

26 Ağustos 2011 Cuma

yine dayanamadım ;))

Hafta başında Çınar'la havuza gitti
Okulların açılması yaklaştı, büyük avmlerde kırtasiye malzemeleri çeşit çeşit.. fırsatı değerlendirelim, hem görelim gözümüz şenlensin hem de birazcık alırız belki diye çıktık gezmeye.. Aslında evde her tür kırtasiye malzememiz tonla var; sanırım gözüm doymuyor. Kendimi özellikle iki madde ile sınırladım yapıştırıcı ve suluboya. (onları aldık ama...) Kırtasiye malzemelerine yaklaşırken ne görelim.. Bir sürü yeni Tübitak kitabı :))) benim gözlerim çizgi film karakterlerininki gibi büyüyüp küçülüyor. doynk!doynk!
Meraklı Minik dergisinde görüp alalım dediğimiz iki kitabı hemencecik alıyoruz. Denizin Altında ve Güneşli Bir Gün. Bu seriyi Çınar çok seviyor. Hepsini ezbere biliyoruz artık neredeyse..
Denizin Altında

Güneşli Bir Gün

Ve yeni çıkartma kitaplarını görüyoruz. Bakıyorum 10 tane yeni çıkartma kitabı Tübitak'tan. Çınar'dan çok ben heyecanlanıyorum. Çünkü çıkartma kitabı olmasının yanısıra bir başvuru kitabı her biri. Şimdilik hepsini almayayım diyorum kendimi 4 taneye zor ikna ediyorum. Bazılarını bayram hediyesi olarak verebilirim ilgisini çekenlere. Mesela Kuşlar kitabını eşime hediye etmeyi planladım anında.Belki kitaptaki kuşları görmek için Kuş Cennetine gideriz bir gün, hem bolca fotoğraf çekeriz hem de kitaptan gördüklerimizi işaretleriz.. Neden olmasın?
Kuşlar - Çıkartma Kitabı

Çiçekler kitabını da aynı şekilde Çınar'la işaretleriz belki. Belki topladığımız çiçeklerin resmini yaparız, ya da belki kuruturuz... Bir kitap görmek binlerce fikir fışkırtıyor beynimden ;)))
Çiçekler - Çıkartma Kitabı

Deniz Kıyısı - Çıkartma Kitabı  Bahçedeki Yaban Hayatı - Çıkartma Kitabı Bunlar da bayram hediyemiz olabilir ;)

Ve Doğa serisinin aldığım ilk kitabı Deniz Kıyısı. Bu seriyi ilk fırsatta tamamlamalı.
Doğa - Deniz Kıyısı

aaa unutmuşum bir de yine daynamayıp aldığım 50 Bilimsel Deney Kartı. Sanırım bu sefer abarttım. uuppss!!
50 Bilimsel Deney Kartı

17 Ağustos 2011 Çarşamba

ev yapımı oyun hamurundan balık

Geçen sene kurumak üzere olan oyun hamurlarından kalıplarla şekiller çıkarıp günlerce güneşte kurutmuştum. Sonrasında Çınar'la boyamıştık. Bugün onlar geçti elimize. Yenileri yapalım istedi Çınar. Dolayısıyla iş başındaydık yine;)
Haftasonu iki arada bir derede yaptığımız oyun hamuruna azıcık beyaz tutkal karıştırıp yoğurduk. Çınar bir güzel açtı hamuru merdaneyle.. balık kalıbıyla bir sürü balıklar kesti. tekrar tekrar merdaneyle açtı... çok becerikliydi, daha çok malzeme vermeliyim eline.. fırına sürüp pişirdik. şimdilerde soğuyup kuruyup sertleşmesini beklemekteyiz.. Bakalım neler yapacağız onlarla.. Gerçi Çınar onları elinde dolaştırıp yüzdürmeye bile bayılıyor.. Renklerine göre oyuncaklar veriyor onlara.. Bana ve babasına paylaştırıyor.. Ama yine de "hepsi benim, di mi anne?" demeyi ihmal etmiyor.

16 Ağustos 2011 Salı

zaman....


zaman... öyle bir şey ki yapamadıklarımın süresi uzadıkça uzuyor... yazamadıkça yazamıyorum... fotoğrafları aktaramıyorum bilgisayara aktaramadıkça çoğalıyor aktarmadıklarım... yapmadıkça çoğalıyor henüz yapmadıklarım, yapamadıklarım.. ben mızlandıkça, artıyor mız(mız)lanacaklar listesi....

ama biz aslında kanlı canlı tam gaz devam ediyoruz Çınar'la yaşamaya, eğlenmeye, oynamaya, üretmeye... aksi mümkün değil zira... herşeyi ihmal edebiliyorum ama seni asla... yıkanacak bulaşıklar durabiliyor tezgah üstünde sabahtan akşama kadar.. ama biz yapacağımız aktivitenin malzemelerini bir araya getirebildiğimiz anda başlıyoruz oynamaya eğlenmeye...  ya da haftasonu kahvaltısında herkes henüz sofradayken oyun hamuru yapmak üzere tuz, un ve suyu minicik parmaklarla karıştırıp yoğuruyoruz. "yapıştı elime yapıştı anne, sen yoğur artık" ,  "pasta boyasından da katalım anne" , "maviyle sarıyı karıştıralım yeşil yapalım", "ben10 renklerinden olsun, yeşil siyah beyaz", "elimize yapışıyor biraz un verir misin anne?" ardından oyunumuza katılanlardan gelen sesler "abla, biz çocukluğumuzda hiç bu kadar oynamamışız oyun hamuruyla"... uzuyor gidiyor replikler.... ;)

zaman... daha çok zaman istiyorum... ama yine de uyumayı da çok seviyorum.. uyumak için ekstra zaman istiyorum.... resim yapmak için daha çok zaman istiyorum.. ev işleri, zorunlu işler sihirli değnekle bir anda oluversin zamanımı almasın istiyorum... sevdiklerimle gönül rahatlığıyla geçirebileceğim zamanlar istiyorum, "çıplak ayaklarla çimenlere basarken türk kahvesi yudumlamak", onu yapamadım, buna yetişemedim, zamanımı harcıyor muyum telaşı olmasın istiyorum.... sağlıklı uzun ömürler geçireceğimiz mutlu zamanlar istiyorum.....

blog sessizliğimizi bozacak arada yaptıklarımızı yazacak kadar zaman istiyorum...
çok şey mi istiyorum?

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Bakugan savaş!!!!

Çok anlaşamasalar da ne senle ne sensiz durumu geçerli Yusuf ve Çınar arasında.. Oyuncakları paylaşamayıp, aynı oyunun içinde oynayamıyorlar pek fazla... Ama bu bakugan sevdası ikisini coşturuyor.. "Bakugan savaş!!" "Bakugan kalk!" "Bakugan savaş!" "yetenek etkin!" "su fırtınasııı!" "çapraz ateş!" karşıklıklı bağırışmalar eşliğinde savaş...

10 Ağustos 2011 Çarşamba

bin-git

Scooter almaya çıkıp istediğimiz gibi bir tane bulamayınca bin-git alarak döndük eve. Sadece direksiyonu sağa sola çevirme hareketiyle gidiyor. Düz zeminlerde 110kg. asvaltta 80kg. taşıyabiliyor.. Ve insan her yaşta çok eğlenebiliyor..  ;))
Eve dönünce de evin içinde rahatça binebilmen için halıları kaldırdım. Bütün evi dolaşabiliyorsun.. Dışarı çıktığımızda da sitenin içinde bazen beraber biniyoruz, bazen de ben binicem yalnız diyorsun, bazen de burası yokuş sen taşı anne diyorsun...

Ne yazık ki Altınoluk'ta dayının süpriz yapıp gelmesiyle bir heyecan anında bingitinle uçarak dayının motorunun yanına gitmek istedin. Merdivenlerden nasıl olduysa düştün. Çenenin altını dikiş atılabilecek ölçüde patlattın. Bize hiç dokundurtmadın, sadece temizleyebildik. Çok korktuk. Yaranın iyileşmemesi üzerine etrafına biraz mersol sürdük. Sonra da mersol sürdüğümüz yerler yara oldu, kabardı, kızardı, kabuk bağladı.. Daha sonrasında yüzünde sivilceler çıktı. Anladık ki mersolün içinde bulunan merkürokroma alerjin varmış.( Geçen sene de düştüğünde dizlerine mersol sürmüştük, dizlerinde de aynı kızarıklık kabarıklık oluşmuştu. O zaman anlayamamıştık, haftalarca sürmüştü.)
Döndükten sonra hemen bir cildiyeciye gittik. Tedavimizi yaptık. Elinde oluşan kabarıklıkları da gösterdik. Babanın şüphelendiği gibi egzaman varmış. Kendisinden böyle bir genetik hastalığı sana devrettiği için çok üzüldü. Ama kısmet.. Allah beter hastalıklardan hepimizi korusun...

Mert ve Defne'ye süpriz yaptık :)

Mine ve Kuzey'e takılıp ani bir kararla Mert ve Defne'yi ziyarete gittik. Hepsi çok büyümüşler... Çok tatlılardı bütün minikler. Birsürü oyuncak vardı ve Çınar oynamaya doymadı. Dönmek de istemedi. Hem çocuklar hem de biz güzel bir gün geçirdik. Tekrarını isteriz. bize de gelin Ebru'cum ve Mine'cim... :))

8 Ağustos 2011 Pazartesi

şeffaf sabunlardan heykel :))

Uzunca bir süre önce görmüştüm bir blogta şeffaf sabunları istediğin geometrik şekillerde kesip kürdanlarla birleştirerek heykelvari üç boyutlu şaheserler orataya çıkarmayı... ;))

O günden beri Çınar'la şeffaf sabun arayışındayız.. Ama bu dönem Altınoluk'ta geçtiğinden market filan gezemedik. İstanbul'a dönüp ilk market alışverişimize çıktığımızda Çınar hatırlattı. Bu sefer bulana kadar market market gezdik. ;)  Eve döndüğümüzde de bir an önce yapma isteği.. yemeği yedikten sonra hemen çıkardık küçük hazinemizi :))
Önce sabunlarla kendi oyununu kurdu Çınar. Yollar yaptı, sonra bazılarını araba yaptı, yarıştırdı. Sonra çeşitli kombinasyonlarda kuleler yaptı.Ben de onun kendi oyununu kurmasının keyfini sürdüm...


Sıra sabunları kesmeye geldiğinde Çınar kıyamadı önce.. İki farklı sabunu küçük parçalara kestik, kürdanlar batırdık. Çiçek demetleri yaptık, arabalar yaptık, kuleler yaptık, dondurma külahları yaptık, pasta yaptık.. yaptıklarımıza güldük.. yine çok eğlendik... minik kasları, büyük kasları çalıştırdık. el göz koordinasyonumuzu geliştirdik. görsel yönümüzü geliştirdik.. hayal gücümüzü çalıştırdık.. çok çalıştık çok... ;)))

çok güzel fotoğraf kareleri yakaladım.. hepsini buraya koymak istedim sığdıramadım. ;))


not. şeffaf sabun diğer sabunlara göre biraz daha yumuşak olduğundan kesmeye ve kürdan batırmaya olanak sağlıyor.

5 Ağustos 2011 Cuma

tatilin sonu...

Çınar saatlerce suyla kumla oynama keyfindeyken ben de kitap okuma keyfi yapayım dedim. Yanımda başka yetişkin yokken ve gözüm kulağım aklım ondayken pek mümkün olmuyor. ;)) Geçen sene yüz sayfasını okuduğum kitaba baştan tekrar başladım bu sefer o kadar da ilerleyemedim.
Dışarda oynarken ne çok şey öğreniyor aslında çocuklar. Keşke eve tıkınıp kalmak zorunda olmasak, o zaman aktivite yapacağız diye kasmak durumunda da kalmazdık.
Durum şu: Sahil taşlı olduğundan denizin içinden akrobatik hareketler ve komik görüntüler oluşturmak pahasına kovalarla (4-5kova) kum çıkarılır.
Çınar kum dolu kovaları ters çevirir, arkasına vurur, kaleler yapar.
Denize girerek su şişesine büyük bir neşeyle ve yapabiliyorum edasıyla su doldurur. Baloncuklar bitene kadar şişeyi suyun içinde tutar, çünkü öğrenmiştir ki su dolarken hava dışarı çıkar.
Ardından kova suyla doldurulur. İçine taşlar, kozalaklar, kuru dallar, yapraklar atılır. Hangisi batıyor, hangisi yüzüyor incelenir. Neden taş batar da kozalak batmaz, sorulur, öğrenilir..
Kovanın içi kum doluyken üzerine şişeyle su boşaltılır. El içine daldırılır, avuçla sulu kum çıkarılır ve kalenin üzerine dikit yapılır. Dikit nedir, sarkıt nedir bu aşamada öğrenilir.
Güzelim heykeller çıkar ortaya.. (Annenin yanında makine yoktur, fotoğraf çekemez.)