Lilypie Third Birthday tickers

29 Mart 2011 Salı

iyi ki doğdun Zeynep!!!

Zeynep'in doğumgününe davetliyiz. Yoğun programıma rağmen bugün Çınar'a ayrılmış bir gün.. Giderken uğradığımız alışveriş merkezinden hot wheels araba ve yol paketi seçti kendine küçük bey. Eve gince açabileceğimiz söyleyerek aldım. Eve gidelim demeye başladı ondan sonra da. Doğumgünü boyunca da aklı bir an önce eve gidip paketi açmaktaydı maalesef.. :(
Biraz oyun sonrasında faaliyetimizi yaptık. Kare ve üçgenlerden oluşan yüz modelini yapıştırdılar. Toplarla oynadılar. Ama hepsi biraz uykusuz hepsi biraz huzursuzdu...


Pasta zamanı!!!! Haydi mumları üflemeye... Tekrar tekrar üflendi mumlar.. Çocuklar mamalarla alakadar olmadı yine anneler yedi. ;)) Zeynep de 3 yaşını doldurdu. Nice yıllara olsun Zeynep!!

Darıca Hayvanat bahçesindeyiz..

Nihayet en güzel zamanını da yakalayarak hayvanat bahçesine gittik. Bütün hayvanları gezdik gördük, hatta görmediğimiz penguenler için iki tur daha attık. Beş saat kalmışız, haşat olduk tabi sonrasında.. Çınar çok eğlendi. Korkunç kedileri görme hevesiyle dolandı durdu. Korkunç kedilerin aslanlari kaplanlar olduğunu anlattık ama çok fazla ikna olmadı. Ama hayran hayran izledi bütün hayvanları... Sarı uzun saçlı(=yeleli) at "kız at" "abla at" oldu, kısa saçlı olanlar "abi at" "erkek at" :))
Aslan yemeğini yerken...
Niahayet görebildiğimiz penguenler..
Çok söze gerek yok, harika bir gün geçirdik; bunda teyzemlerin katkısı büyük tabii ki...

26 Mart 2011 Cumartesi

tortunç tedi :))


Çınar korkunç kedi oldu. ;) Kreş tanıtım faaliyetlerinde öğretmenlerinden biri Çınar'ı özel istek üzerine korkunç kedi yaptı. ;) Öğretmenlerle çok güzerl iletişim kurdu Çınar. Okulu gezdi ve çok sevdi. Boyamalarını çok güzel bir şekilde yaptı. Kafeslerdeki kuşlara, akvaryumdaki balıklara baktı. Hatta korkunç kedi olarak, köpek boyanmış arkadaşı ile kovalamaca oynamak istedi. Korkunç kedi taklidi yaptı ama arkadaşı ilgilenmedi. Dramamız da tamam. ;)) Bir alışveriş merkezine uğradık. Gratis dükkanını başka yerlerde gördüğümüz şuelerinden tanıdı. Haftalar belki aylar önce orda gördüğümüz boya kalemlerini almak istediğini söyleyip içeri girdi. Reyonlar arasından istediğini buldu. Bunca çabadan sonra bir kez daha reddedemedim isteğini, aldım. Sonrasında atölyede işim olduğundan hep beraber atölyeye geçtik. Çınar boyamalarına atölyede devam etti. İşim tahminimden uzun sürdü, biraz ihmal ettik yemek olayını ancak eve gelince geç olmasına rağmen yemeğini yedi. Benim de içim rahat etti.

25 Mart 2011 Cuma

boyamalarda usta olmuş Çınar :)


Kahvaltı sırasında önünde duran boyama kitabında Caillou'nun arkadaşının kıyafetindeli çiçekleri boyayarak beni şok etti Çınar. Sadece çiçekleri seçip, dışına taşırmadan ki bu konuda hiç bir tembih söz konusu değildir- Algısı ve el becerisi gelişmiş. Bunda Tübitak'ın 3-6 yaş grubu kitaplarının dakatkısı büyük diye düşünüyorum. Renkler kitabına daha önce başlamıştık. Onu da bitirmek üzereyiz. Karşıtlıklar kitabını yapmaya başladık. Kavramları biliyor mu diye önce kontrol ediyorum. Sonrasında alıştırmaları yapıyoruz. Ödevimi yapıyorum diyerek yapıyor ve çok seviyor. Dedesiyle de günlük alıştırma yaptılar kitaptan. Bu sayede saymayı öğrendik. Sırada rakamları öğrenmek var. Çok çalışmamız gerek...

Annemleri yolculadık, bakalım naapıcaz onlar olmadan.. :( Çabuk dönün...

22 Mart 2011 Salı

bir ilk

Atölyede tam gün çalışma, bir iş için öngörüşme sonrasında sergi açılışı.. erken başlayıp geç biten günlerden biri daha... Sergi sonrası yemek yiyelim dedik, iş çıkışında aşkımcım da katıldı bize. Zaman su gibi akıp geçti, 21:30'da babamı aradığımda Çınar'ın uyumuş olduğunu öğrendim. Çok sevindim. Bir ilk gerçekleşti ve Çınar ben olmadan ve kendi yatağından başka yerde uyudu. Tarihe geçmesi gereken anlardan biri gerçekleşti. "fingers crossed" dilimi ısırmalıyım bunu söylerken.. Gittiğimizde hala uyuyordu, eve geçerken uyanmış mıydı hatırlamıyorum. Ama sorunsuz bir akşam geçirdik. Annemler sağolsun. Çok arayacağım sizi Altınoluk'a gidince... canlarım....

20 Mart 2011 Pazar

Çınar'ın ikiz kardeşi Bakugan ;)

Çınar, Caillou'nun ikiz arkadaşlarını seyrettikten sonra "Anne, benim ikiz kardeşim var mı?" sorusuyla karşılaştık. "Hayır yok Çınar'cım. Senin ikiz kardeşin olması için seninle aynı gün doğmuş olması gerek." dedim. "Anne tamam. o zaman bana kağıttan ikiz kardeş yapalım. hadi gel odama." Şaşırdım. Kendine ikiz kardeş yapma fikri nerden aklına gelmişti acaba?? hala muamma.. Ben de büyük bir parça kraft kağıdının üzerine yatırarak Çınar'ı, kalıbını çıkardım. Yeni büyük pastel boyalarıyla boyadı ikiz kardeşini. :)) Sonra kestim etrafından. Odasına götürüp masada karşılıklı oturttuk. Kardeşinin adı ne olsun dedim. "Bakugan" dedi. :)) Beraber oynadılar, resim yaptılar.

17 Mart 2011 Perşembe

oyun grubu arkadaşlarımız bizde :)

Üzerinden çok zaman geçtiğinden detayları unuttum. Güzel bir oyun günü daha geçirmiştik. Makyaj temizleme pamuklarıyla kardanadamlar yaptık.Kürdanlardan kollar, pullarla kar süsü yerlere de pamuklar.. Daha önce burda yapmıştık. Sonra da kopartıp yağıştırdığımız renkli kağıtlarla doldurduk kağıt parçasını; üzerine pullar da yapıştırdık. Üstünü yapışkanlı şeffaf folyoyla kapladık, pullar dökülmesin diye. Balık kalıbıyla her kağıttan birer balık kesip çıkarttım. Bu faaliyeti anneler yaptı aslında. Çocukla ise balıklarla oynamayı tercih ettiler. ;)) Bolca oyuncaklarla oynama faslı. Beyaz tahta paylaşılamadı yine... ;) keyifli saatler çabuk bitti.

11 Mart 2011 Cuma

Oyuncak hikayesi yapbozu

Oyuncak Hikayesi filmini henüz izlememişken gelmişti yapbozumuz. Kurulunca yolu takip eden bir uzay aracı olduğundan çok hoşuna gitti Çınar'ın. Filmi izlerken kötü çocuğun oyuncaklara yaptığı eziyetten rahatsız oldu ve izlemek istemedi. İngilizcesini izlediğimiz halde, kötü çocuğun kötü olduğunu görür görmez hissetti. ;) Bu da filmi yaratanların başarısı sanırım. İlerleyen zamanlarda filmi çok seveceğini düşünüyorum ancak henüz erkenmiş.

Yapbozumuz çok güzel. Dayımıza ve öğretmenimize teşekkür ederiz. ;))

10 Mart 2011 Perşembe

mim

Türker Kağan'ın annesi Nilüfer beni mimlemiş. İyi mi etmiş kötü mü etmiş okuduktan sonra karar verin. ;))

Hayalinizdeki meslek nedir?


Hayalimdeki meslek ressam olmaktı. Bu yüzden gül ;) gibi Elektronik Mühendisliği mesleğimi bırakıp 10 sene sonra Mimar Sinan Üniversitesi yetenek sınavlarına girip, kazandım. ;) O da yetmedi birincilikle bitirdim. Ama hayalim meslek haline gelince hayalimdeki tadı kalmadı. Para kazanma zorunluluğu beni deli ediyor. Yine de hala resim yapmayı çok seviyorum. Resim yaptığım zamanlarda kendimi çok mutlu hissediyorum.

Kışın sürmeyi en sevdiğiniz parfüm nedir?


Özel olarak sevdiğim bir parfüm olmamakla beraber, nergis kokulu parfümleri severim.

Çay mı kahve mi? Kaç şekerli? Sütlü/Sütsüz?

Şekersiz sade yeni çekilmiş filtre kahve. Kokusuna da ayrıca bayılırım.

En en en önemli makyaj hileniz?

Hilem yok, çoğu zaman makyaj bile yapmam. Bir siyah kalem yeter bana, böyle de güzelim deyip şımarıklık yapsam gecenin bu saatinde kızmazsınız umarım. ;))

Tam şu an kucağınıza bir cin düşseydi ve 3 dilek hakkınız olduğunu söyleseydi, ne dilerdiniz?

Hiç bir şeyi sorun etmeyecek kadar param olsun.
Dünyaca tanınan bir ressam olarak sanat tarihine geçmek.
Ailemde herkes yaşamları boyunca sağlıklı ve mutlu olsun..

Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği veya tatlı. Bu öğünlerden ömrünüz boyunca yalnızca bir tanesini seçmek zorunda kalsaydınız, hangisi olurdu?

Sabah kahvaltısı. Kahvaltı etmeden güne başlayamayanlardanım, uzatıp brunch da yapabiliriz. Bizim ailecek yapabildiğimiz tek öğün Pazar kahvaltılarıdır hem. Ondan vazgeçemem.

Eğer Hello Kitty olsaydınız, kurdelanız ne renk olurdu?

Hello Kitty olamazdım sanırım. (Etiketlerden hazzetmem.) Olsaydım kurdeleme seçeceğim renk yeşil olurdu.(Olamazmışım di mi? ;))

Eğer ömrünüz boyunca yalnızca bir tane takı takma seçeneğiniz olsaydı, bu ne olurdu?


Büyük siyah taşlı bir yüzük.

Sahip olmak istediğiniz yetenek nedir?

Resimlerimi (yaptığım işi) pazarlayabilecek yetenek.

Bitince almaya devam edeceğiniz kozmetik ürünü?

El kremi

Eğer geleceği görme şansınız olsaydı, görmek ister miydiniz? Evetse, tam olarak neyi görmek isterdiniz?

Görmek isterim sanırdım ama sonumu merak ederdim. Onu öğrendiğimde de yaşamama gerek kalmazdı; sonum olurdu. Sanırım görmek istemesem daha iyi olurmuş.

Gizli ünlü aşkınız kim? (Fotoğraf koyun!)

Gizli ünlü aşk??? Ünlüyse kimden gizliyoruz, gizliyse neden söylüyoruz. Maalesef yok, sanırım hiç olmadı. Aşık olmak için kişinin kendisini görmem bilmem gerek


not: Yukardakiler gecenin bir saatinde bir sergi dönüşü, neden olduğu belirsiz bir demoralize hal içinde verilmiş cevaplardır. Ortaokuldayken de anket cevaplamakta başarısızdım zaten. Beni bağışlayın... Bu mimi cevaplamak isteyen herkese, üç çocuk annesi Tuğçe'ye, Egemen'in annesi Bahar'a, Naz İrem'in annesi Elif'e gönderiyorum..

9 Mart 2011 Çarşamba

arabalı pasta :)

Bir pasta kataloğunda gördüğünden beri haftalardır arabalı pasta istiyor oğlum benden. Ben de şeker hamurunu denemek istiyordum. sanırım üç hafta önce beyaz şeker hamuru aldım ama ancak fırsat bulabildim denemek için. Çınar mavi renge ve mavi arabalara hasta olduğundan mavi renk gıda boyası da aldım. Başka renge ihtiyaç duyacağımı düşünmedim. Ama o katalogta gördüğü pembe arabadan istedi. Ben de çok daha önce makarna boyamak için aldığım toz gıda boyasını kullanmak zorunda kaldım. Şeker hamuruna toz boya karıştırmak zor işmiş, bilenler bilir. Pasta yemediğinden sadece şeker hamurundan arabaları yapayım dedim, kabul etmedi. Kurabiye yapayım dedim, yine kabul etmedi. "Pastanın üzerinde olacak ben de böyle alıcam" dedi. Yaptık. En minik keki hazırladım. Nasılsa pastayı biz yiyeceğiz, çikolatalı olsun. Ben de şeker hamurundan pek haz etmediğimden pastanın üstünü şeker hamuruyla kaplamadım. Arabaları kremanın üzerine yerleştirdim. Tabi çok acelemiz vardı, krema soğumadan arabalar üzerine yerleştirildi. "Anne, ortasına da 'iyi ki doğdun Çınar' yazıcaz." Nasıl yazmayız, yazıcaz tabi. Doğumgünü filan değil ama. "Mumu da çatmatla yatıcaz" (mumu çakmakla yakıcaz;)


Pastamız direktiflere göre hazır. İstediği arabaları seçti, ama elimizdeki renkleri kullanabildik sadece. Bir daha ki sefere sarı ve kırmızı jel gıda boyası da alınıp diğer renkler oluşturulacak.

İşte mutlu son. Onlarca kez mum yakılır, üflenir. Büyük bir şevkle..

Herşey bu hareketi yapabilmek için. Pastanın üzerinden arabayı alabilmek.
Araba ağıza atılır, tahmin edilen sonuç. Beğenmedi. ;) Yüz buruşturulur.
Pastanın üzerinden arabalar toplanır ve bütün gün ayrı bir tabağa konulan arabalar seyredilir. Erimeye başladıkça dolaba götürülür, "oldu mu anne?" sorularıyla donması beklenir. Tekrar bakılır. "Yemicem ama bakıcam anne."

Öğleden sonra gelen anneanne ve dede ile birlikte tekrar mumlar yakılır, üflenir de üflenir. :))
Pastamız çok güzel olmuş, Çınar tadına bakmamış olsa da.. :))
Posted by Picasa

8 Mart 2011 Salı

karlı sabah...

Bu sabah erkenden kalktım, zira çok erken atölyede olmam gerekiyor. Hazırlandım, yerler beyazlaşmış. Ama yollarda sorun yok. Çınar'ı giydirirken uyandı mecburen. Erkenden annemlere gittik. Evden çıkacağım anda telefon geldi, hava muhalefeti yüzünden atölyedeki işimiz iptal olmuş. Başka işim yokmuş gibi tatil ilan ettim günün kalanını da. Hastayız ya, miskiniz aynı zamanda...
Güzel bir kahvaltı, Çınar değil tabi ben... Çınar'a bişey yedirebilene aşkolsun. Öğlene doğru ceviz yedi, fındık yedi, ağzına bir lokma girdi yani.. Neyse yemeye başladı diye, sütle çikolata toplarından (buğday gevreği) yedirdik. Bu da bişeydir.. Sabah alması gereken ilaçları da ancak içebildi. Öğlen yine uyuduk beraber, ama üç dört saat.. ne keyif...hem ilaçların etkisi hem de sabah erken kalktık ya ondan.. ;) Binbir zahmetle Çınar'a yemek yedirme faslı.... neyse zahmetimize değdi. Çınar'a göre epey yemiş oldu. Bütün gün kar yağdı ama pek yapışmadı. ;) Arabanın üstündeki karları alıp Çınar'a verdim, Çınar da kaldırıma attı. Minicik kar tanelerinden bile mutlu oldu. Umarım yarın çok kar olur yerlerde. Kardanadam yapacak kadar...
Hâlâ kar yağıyor, yeşillikler bembeyaz olmuş.. Sabah herkes karları eritmeden çıkıp oynamak lazım.. Biraz daha yağsın... biraz daha... havadaki mikroplar da kırılır inşallah... gelip gitmeyen gripten usandık artık...

not: fotoğrafsız post pek iyi olmuyor ama hiç çekemiyorum son zamanlarda... kaybettiğim fotoğraflardan dolayı yastayım....  Onun yerine Çınar'ın iki gündür kitaplığından seçip baktığı, okuttuğu kitabın görselini koyuyorum. Sakar Cadı Vini'nin kış macerası. Cadının korkunç olduğunu söyledi önce sonradan, bizim telkinlerimizle alıştı. ama hala kedinin korkunç olduğunda ısrarcı. Kitabın arkasında serinin diğer kitaplarının fotoğrafları var. Vini'nin ejderhası'nı da istiyoruz. Bugünlerde bir ejderha olayımız var. Dinozorları geçtik, ağzından ateş çıkaran uçan dinozor olmuş Çınar, yani ejderha... Uçamayan ejderha'yı izlemiştik bir iki hafta önce ondan mı hatırladı bilemiyorum. Ama ağzından ateş çıkarmaya çalışırken çok tatlı görünüyor..

7 Mart 2011 Pazartesi

biraz hastayız...

Cumartesiden beri burnu akıyor Çınar'ın, bugün öksürmeye de başladı. Benim öksürüğüm de iki aydır devam ediyor. İlaç almadan geçmeyeceklmiş, Esra da uyardı zaten. Sabahtan doktora gittik beraber. İkimize ayrı ayrı ilaçlar. Çınar'ın henüz başlangıç imiş. Benim antibiyotiğe başlamam gerekti. Alerjik bir durum bile olabilirmiş. Bakalım sonucu görücez. Dolayısıyla evdeyiz. Öğleden sonra ilaçlarımızı içip beraber uyuduk. dinlendik. Akşamüstü beraber alışverişe çıktık. Evden çıktık, lapa lapa kar yağıyor, arabayla aşağılara indikçe inceldi kar, sonunda sulu kara dönüştü. Yarın çok feci kar geliyormuş.. Kar yağsa da kartopu oyanayabilsek oğluşumla.. Bu sene kar göremedik. Güzel yağsın. Çınar'ın deyimiyle "yapışsın".  ;))


Bu da Çınar'ın uzun zamandır - bir yıldan fazla- favori kitaplarından. Defalarca okuduğumuz geceler oldu. Son zamanlarda kitabı elimize almadan ezberden anlatıyorum Çınar'a. Sonra da Pıtır'la Köpük'ün annelerine sarılıp uyudukları gibi birbirimize sarılıp uyuyoruz.. Bu kitabın sonrasında bir beyaz peluş ayıcık almıştım, adını Pıtır koyduk. Her gece onunla beraber uyuyor Çınar. Arada "Pıtır seni çok özlemiş, seninle yatmak istiyor" da diyerek kandırmaya çalışıyorum. Yediği yere kadar.. ;))

5 Mart 2011 Cumartesi

dönüş yolunda çark ettik...

Doğumgününden dönerken annem aradı. Ankara'dan amcamlar gelmiş, Çınar'ı da çok özlemişler. Ne yaptık? Eve dönüş yolunda çark ettik, annemlere.. Çınar yazın Mehmet abisi ve Mertcan abisiyle araba sürmüştü, oynamıştı. Onları söyleyince hatırladı ve Mertcan abisinin gelmemiş olmasına üzüldü. Onun uzaktan kumandalı arabası vardı çünkü. ;))

Eren, Çınar ve Mehmet abisi.

Kuzenler ve çoluk çocuklarımız... yaşlandık mı neee....... :(((

Dayımalr da geldi. Saadet dolu güzel bir akşam geçirdik ve döndük...
Posted by Picasa

Ela&Ece doğumgünü

Ela ve Ece Sultanın doğumgünündeydik. Çok renkli, çok sesli, çok oyunlu, çok kalabalık, çok faaliyetli bir organizasyondu. Ellerine ve yüreğine sağlık Tuğçe.
Neler yapılmadı ki.. Bütün odalar çocuklarla doluydu. Bütün oyuncaklarla oynandı, kaydıraktan kayıldı, tramplende zıplandı, uçan balonlar yakalandı, resimler yapıldı, balık çıkartmalarıyla akvaryumlar dolduruldu, helikopterlere gözler yapıştırıldı-akabinde uçuruldu, pastanın mumları bol tükürcüklerle üflendi, arablar sürüldü, koşuldu, kahkahalar atıldı, çocuk sesleri birbirine karıştı............
Çınar açık mavi arabasını götürmüştü, Egemen de yeşil arabasını getirmiş. Karşılıklı değişip oynadılar. Daha sonra Ela ve Ece onlara birer araba hediye ettiler günün anısına, Çınar'ınki x-men'in açık mavi arabasıymış, Egemen'inki de spiderman'in lacivert kırmızı arabası. Onlarla da oynadılar. Ela ve Ece'nin yaşıtı olan yegane iki küçük bey birbirlerine arkadaşlık yaptılar. ;)
Nice güzel yaşalara olsun Ela ve Ece!!!!
Posted by Picasa